Bu makalede; geçmiş deneyimlerden yola çıkarak birlikte birşeyler yapmak üzere biraraya gelen kişilerin etkin sonuçlar üretebilmesi için gerekli olan koşullar ve davranışlar paylaşılmaktadır.
Herhangi bir organizasyon veya birliktelik gönülden olmadıkça etkin ve başarılı olması çok zordur. Diğer bir deyişle insanların kalplerini kazanmadan ve rızalarını almadan onları bir arada tutmaya çalışmak hem zor hem de başka problemlerin başlangıcı olacak bir çabadır. Özel hayat ile iş hayatının belki de en önemli farkı; özel hayatımızda ilişkiye girdiğimiz insanları seçme özgürlüğümüzün biraz daha fazla olmasıdır. İş hayatının önemi ise gün içerisinde zamanımızın en önemli kısmını alan bir uğraş olması ve bu anlamda bireysel huzurumuzu etkileyen en önemli faktörlerden biri olmasıdır. Şirket açısından zorluk ise; birbirlerinden farklı ve birbirlerini seçme şansı fazla olmayan insanların bir arada etkin bir şekilde yaşamalarını sağlamak ve bu konuda çalışanları gönülden ikna etmektir. Fakat sonuçta gerek özel gerek iş yaşantısında bulunduğumuz yerden ve beraber olduğumuz kişilerden haz almıyorsak, mutluluk duymuyorsak, huzurlu olmamız ve etkin sonuçlar üretmemiz mümkün değildir. Ve bu noktada artık kendimize bu birlikteliklerin sürdürülmeye değer olup olmadığını sormaya başlarız. Sonunda ya ayrılırız ilişkilerimizden ya da mutsuz bir şekilde sadece vakit geçirmek için zorunlulukla sürdürürüz ilişkilerimizi.
Hangisi güzel ve hangisi uğrunda çaba sarfetmeye değer?
Bugüne kadar birlikte olmaktan mutluluk duyduğum ilişkileri, çalışmaları ve deneyim anlarını düşündüğümde aşağıdaki konuların önemli olduğunu düşünüyorum:
Aynı ortak geleceğe inanmak
Birçok başarılı çalışmanın ardında yatan en önemli unsur ve tetikleyici faktörün birlikte olan insanların gelecek ile ilgili hayallerinin, istek ve arzularının ortak olması yatmaktadır.
Bir futbol takımında herkesin isteği karşı kaleye gol atmaktır. Tersi olduğunu düşünün, her oyuncunun farklı yönlere koştuğu, farklı şeyler yapmaya çalıştığı bir oyun herhalde çok komik olurdu.
Evlenmek üzere olan insanları düşünün. Sanırım herkesin sevdiği insanla paylaştığı geleceğe ait ortak hayalleri olmuştur.
İnsanları ve ekipleri canlı tutan, ortak aklın ve enerjinin etkin bir şekilde açığa çıkmasını sağlayan en önemli unsur aynı geleceğe olan inanç olmaktadır. Bunları becerebilen firmalar daha başarılı, beceremiyenler ise iç enerjilerini verimsiz kullanan firmalar olarak kalacaktır.
Samimiyet
İkinci önemli unsurun samimiyet olduğunu düşünüyorum. Bu hem kendimize karşı hem de diğer insanlara karşı açık, dürüst ve samimi olmayı içermektedir.
İnsanın kendine karşı samimi olması için kendini, yeteneklerini, kuvvetli ve zayıf yönlerini bilmesi gerekmektedir. Kendimizden başlamayan hiç bir sorgulama ve değişimi diğer insanlardan bekleme hakkına sahip değiliz. Bunu yaparken dikkat etmemiz gereken nokta öz güven ile öz eleştirinin dengede olmasını sağlamaktır. Sadece öz eleştiri bizi depresyona, sadece özgüven ise narsist duygulara götürür.
Kişiler arası samimiyetin yansıması ise kişisel bütünlüğün korunması anlamındadır. Bunu sağlamak, insanların sizi değerlendirmelerinde alacağı referansın kolaylaşması anlamında da yardımcı olacaktır. Ayrıca insanların birbirine olan samimiyeti karşılıklı problemlerin çözümünde kişisel beklentilerden önce problemin kendisine yoğunlaşılmasına imkan verecektir.
Bu açıdan önce kendimizi değerlendirmeli daha sonra diğer insanlar ile olan ilişkilerimizi gözden geçirmeliyiz.
Arkadaşlık ve güven
Tükçede arkadaş kelimesi, sıkıntılı zamanlarda birbirine yardım etmek olan arka’dan gelmektedir. Arkadaş ise bu durumu karşılıklı paylaşan iki yönlü ortak bir duyguyu ifade eder. Arkadaş olmak kişinin kendini zor ve sıkıntılı zamanlarda güven içerisinde hissetmesini ve bu yönde başka bir kişinin desteğini almasını anlatır.
Eğer birbirimiz ile arkadaş olmayı beceremiyorsak bırakın birbirimizle olmayı birbirimizden kaçmak için fırsat kollarız. Veya bizde karşıdakine saldırmak için silahlar geliştirmeye çalışırız.
Böyle bir ortamda yaratıcılığın ortaya çıkması ve bunun kurumsal başarılara dönmesi imkansızdır. Gerek kendi yaşantımızda gerekse tarihsel süreçte dışırıdan yıkılamayan toplulukların içeriden yıkıldığı çokça görülmüştür. Birbirinin kuyusunu kazmaya çalışan insanların kazandığı uzun süreli hiçbir zafer yoktur. Çünkü hepimiz aynı gemideyiz.
Sonuçları paylaşım
Hayat kesikli değil, sürekli akan devam eden birşeydir. Herhangi bir başarı veya başarısızlık sonunda elde edilen sonuçların paylaşımı bir sonraki çalışmaların gidişatını çokça etkiliyecek bir faktördür.
Eğer başarıda katkısı olan insanlar ödülleri de paylaşmıyorsa bir sonraki çalışmalarda insanları ortak geleceğe ikna etmek zorlaşır. Veya tersi durumda başarısızlıkların sorumluluklarıda sebeplerine göre paylaşılmıyorsa bir sonraki çalışmada herkesin tüm sorumluluklara sahip çıkmasını bekleyemeyiz. Belki de bir ilişkide ve çalışmada en dikkatli olunması gereken noktalardan biri budur.
Dayanışma ve yardım etme
Hiçbirimizin her şeyi tek başına yapma imkanı yoktur. Dolayısı ile yardıma her zaman ihtiyaç duyulmaktadır. Önemli olan bu yardımın doğru zamanda ve karşılıklı olmasını sağlamaktır.
Her zaman söylediğimiz ama çok az uyguladığımız bir yöntem vardır; her işi en iyi yapan bilir. Dayanışmanın en büyük faydası insanlarda biriken bilgi, uzmanlık ve kaynakların ihtiyacı olanlar tarafından kullanılmasını sağlamaktır. Ancak böylelikle çıktıları en yüksek değerine ulaştırabiliriz.
Özel hayatımızda da bunu fazlasıyla hissederiz. Dostlukları pekiştiren veya sınavdan geçiren hep zor zamanlar olmuştur. Bu zor zamanlarda dost gözüken insanların kaçtığını veya gerçek dostlarımızın yardımımıza nasıl koştuğunu yaşamışızdır. Böylelikle sorunları çözmek daha kolay, hayat ve ilişkiler daha anlamlı olmuştur.
Sorumluluk alma ve mücadele etme
Özel veya iş hayatında karşılaşılan zorluklardan biri de insanları bu konuda ikna etmektir.
Sanırım insan doğası gereği hep karşı taraftan bir şeyler bekler. Yaptığımız işler kötü gittiğinde ya kenara çekiliriz ya da sebeplerini dışarıda ararız. Eleştirmek her zaman kolaydır. Ama düzeltmeye çalışmak insanlara hep zor ve yorucu gelmiştir.
Ama şunu anlamamız gerekir ki herkesin bir etki alanı vardır. Kimimizin küçük kimimizin büyük. Bu alan içerisinde yapabileceğimiz ve yapmamız gereken çok şey var. Bunlara odaklanmak bizi hem başarılı kılacaktır hem de etki alanımızın genişlemesini sağlayacaktır.
Bir çoğumuz adam kayırmadan şikayet eder ama geri dönüp kayırılmayı bekler. Bir çoğumuz kendimize ilgi ve saygı gösterilsin ister, ama kendisinden hiyerarşik olarak daha aşağıdaki insanlar ile ilişkilerimizde aynı saygıyı göstermeyiz.
Eğer herkes kendi etki alanında sorumluluklarını almaz ve mücadele etmez ise karşı tarafı da eleştirme hakkınıda kaybetmeye başlar. Sonuçta herkes başkasını eleştirirken bakmışız dostluklarımız tükenmiş, şirket tabelaları değişmiş, hayal kırıklıkları ile geçen bir hayat ile karşı karşıya kalmışızdır.
İnanıyorum ki herkesin hayatta mücadele etmesine değer bir şeyleri vardır. Bunu bulup çıkarmadıkça savrulur dururuz hayat içerisinde veya kaderi suçlarız sürekli
Değer verme ve beraber öğrenme
Hayattaki en acı ama en değerli ders alınan olaylar, karşımızdaki insanlara değer verme ile ilgilidir. Öncelikle kabul etmemiz gereken konu insan olmak bile başlı başına önemlidir ve insan onuru anlamında herkes eşittir. Ünvanlarımız farklı da olsa insani anlamda farkı yaratan yaptığımız iyiliklerde ve kattığımız değerdedir sadece. Ve bunun için de ünvanlara ihtiyacımız yoktur.
Bunu kabul ettikten sonra karşımıza çok büyük ufuklar açılmaktadır. Çünkü hepimizin birbirimizden öğreneceği gerek bireysel gelişimimize gerekse organizasyonel gelişime katkı sağlayacak bir sürü fırsatlar doğmaktadır. Eğer insanlara değer verip kapılarımızı onlara açarsak içeriye çok değerli bilgilerin ve uygulamaların girdiğini göreceğiz.
Bir çoğumuzun firmalarında öneri sistemleri var. Hepimiz tecrübe etmişizdir ki eğer bu sistemler iyi çalışırsa inanılmaz sonuçlar elde edilmektedir. Bunun tersi durumlarda insanların birbirine kapalı olduğu ortamlarda bu fırsatlar boşa gitmektedir.
İnsanlığın gelişmesine imzasını atan birçok bilim adamı, sanatçı ve fikir adamlarının yetiştiği ortamlar hep onlara değer verilen ve öğrenmenin temel alındığı ortamlar olmuştur. Bunu sağlayan medeniyetler ileri gitmiş sağlayamayanlar geri kalmıştır.
O zaman bize düşen görev öncelikle etki alanımıza giren bölgede davranışlarımızı irdelemek olmalıdır.
Bilgelik veya kişisel ustalık
Her şey insanın kendinde başlar ve kendinde biter.
Bir şeyi sevmek, istemek hiçbir zaman yeterli olmamıştır. Sevdiğimiz veya istediğimiz bir şeye kavuşmak için o konuda sabırla ve ısrarla emek sarfetmek, yaşanmışlıklar biriktirme ve usanmadan içten bir sevgiyle, denemeye devam etmek gerekmektedir.
Atletizmi sevmek yarışmalarda birinci olmayı sağlamamaktadır. Öncelikle uzun uğraşlar içerisinde kaslarımızı geliştirmek, bu uğurda enerji harcamak, sabırla bu yolda ilerlemek gerekmektedir.
İyi bir inşaat için doğru hesaplar, doğru malzeme ve usta işçilik gerekir. Sadece mimarlığı sevmenin hiçbir faydası yoktur.
Ne iş yapıyor olursak olalım her işin bir kimyası vardır. Bunu öğrenmek bazen uzun uğraşlar ve zahmetli bir hayatı da gerektirebilir. Ama o işi yapıyorsak bu yollardan geçmeli ve bu ustalığa sahip olmalıyız gerekir.
Bilelim ki hayallerimiz ne kadar büyükse yorgunluklarımız da o kadar büyük, kavuşmalarımız da o kadar coşkulu olacaktır.
Yol’u seçmek ve yol’da kalmak
İnsanların iki duygu çerçevesinde doğduğu ve yaşamını sürdürdüğü söylenir. Haset ve merhamet. Mizaç ve huyumuzu değiştiremiyebiliriz ama tutumlarımızı seçebiliriz. Kendimiz üzerinde biraz odaklanabilirsek haset veya merhametin hangi ucuna doğru yürüdüğümüzü veya çabaladığımızı anlarız ve yönümüzü değiştirebiliriz.
Her insan gibi bizim de zaaflarımız ve memnun olmadığımız durumlarımız hatta seçimlerimiz olabilir. Önemli olan her an oluş ve akış içerisinde olduğumuzu hatırlayarak, geçmişe değil geleceğe odaklanarak kendimizi iyileştirme çabası içinde olmamızdır. Önce kendimize şefkat ve merhamet göstererek daha iyiye gitmek üzere adım atabiliriz. Her adım bizi biraz daha iyileştirecek, güçlendirecek ve zorlukları aşmamıza imkan sağlayacaktır.
İnsanların önünde her zaman fırsatlar ve birbirinden farklı yollar vardır. Seçimlerimiz bizlerin hayat hikayelerini veya şirketlerimizin tarihçelerini oluşturur. Gerek bireysel gerekse organizasyonel veya toplumsal anlamda beraber yaşamak veya beraber çalışmak durumundayız. O zaman kendimize sormamız gereken soru;
Hangi davranışların daha güzel ve hangilerinin uğrunda çaba sarfetmeye değer olduğudur.
More Less