Bu toprakların insanları, "Biri yer, biri bakar, kavga bundan kopar" der.
Bu durumun farkında olan bazı varlıklı aileler, şatafat içinde yaşamadan ve özellikle de varlıklarını toplumun gözüne sokmadan, yaşamlarını makul seviyede sürdürmeye özen gösterirler.
Aynı durumun şirketlerimiz için de geçerli olduğunu unutmamalıyız.
Özellikle bazı beyaz yakalı kadroların otel toplantıları, iş seyahatleri, fuar ve kongre katılımları; masasına ve makinasına mahkum çalışanlar tarafından büyük bir dikkatle sosyal medyadan takip ediliyor. Makul ve mantıklı fotoğraflar dikkat çekmezken; şatafata kaçan kareler, imkanı olmayan çalışanların tepkisini çekip, ilişkileri haset boyutuna çıkarabiliyor.
Özellikle neredeyse her konunun tasarruf önlemlerine takıldığı bu günlerde, boğaz manzaralı 7 yıldızlı mekân fotoğraflarının sosyal medyada yer alması, tasarruf nedeniyle suyunu evden getirme noktasına gelmiş bir muhasebeciyi ya da geçim derdi yaşayan sıcaktan kan ter içinde kalmış bir forklift operatörünü hiç de iyi etkilemiyor.
Ayrıca, fazla mesaiye kalmış Mali İşler departmanının Maslak'taki plazalarında afiyetle yedikleri suşi fotoğrafları, Gebze'deki üretim operatörleri tarafından gece vardiyasında kaymak bağlamış mercimek çorbasını yudumlarken çok da hoş karşılanmıyor.
Pozisyonlar ve fonksiyonlar arası adaletsiz algısını körükleyen bu kareler, şirketlerin kendi içinde küçük, bağımsız, ruhsuz ve bencil ekiplerin oluşmasına neden oluyor. Tüm bu olaylar sonrasında kurum kültürü zarar görüyor.
Bu yüzden bu topraklarda iş yapıyorsak, bu tür hassasiyetlere dikkat etmek akıllıca olacaktır. Bu konuyu anlamlı bulmayan, her bireyin kendi özgür iradesiyle her şeyi yapabileceğine inanan arkadaşlarımıza saygı duymakla beraber, tepki çekmemek ve dışlanmamak adına farklı bilince ulaşmış iş ortamları bulabilmek için İskandinavya ülkelerini tercih etmeleri daha akılcı olacaktır.
Daha Fazla Daha Az