İş yaşamında networking, ilişki ağı geliştirme anlamına geliyor. Piyasada kaç kişiyi tanıyorsun? Kaç kişi seni tanıyor? Nasıl tanınıyorsun? Nasıl algılanıyorsun? Tüm bu soruların yanıtları bu kavram içinde şekilleniyor.
Enteresan günler geçiriyoruz. Ülkemizin en kurumsal firmaları bile daha ellilerine gelmemiş, yöneticilik yıllarının en verimli çağını yaşayan kişileri işten çıkarıyor. En üretken yıllarında işten çıkarılan bu yöneticilerin çoğu sudan çıkmış balık misali ne yapacaklarını şaşırmış durumdalar.
Belli ki hazırlıksız yakalanmışlar. Yalnızca onlar mı, hazırlıksız? Ayrılış haberlerini duyan herkes gelinen bu noktayı şaşkınlıkla karşılıyor.
İşlerini kaybeden bu yöneticiler tüm çalışma yaşamları boyunca kafalarını işlerine gömmüşler, deli gibi çalışmışlar. Şirketlerinin dışına çıkıp o dernek senin bu toplantı benim dolaşmayı akıllarından geçirmemişler. Hayatlarında varsa yoksa iş olmuş ve şirketlerinin dışında hiçbir kişi ve kuruluşla temasa geçmemişler.
Sonsuza dek (sonsuz, onlar için emeklilik anlamına geliyor) aynı işyerinde çalışacakları varsayımıyla networking konusuna önem ve özen göstermemişler. Ancak, şimdi işsizler ve piyasada tanıdıkları kişilerin sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. En son CV’lerini hazırlayalı 20 yıl olmuş. “İş nasıl aranır?” en bilmedikleri konu.
Öyle ya da böyle bu konuyu da öğrenecekler ve sonunda bir işe de girecekler. Ancak networking yapmamanın nelere yol açtığının acı deneyimi ile bundan sonraki yaşamlarında daha ihtiyatlı olacaklar. Merak edenlere tüyo olması bakımından network oluşturmanın incelikleri konusunda birkaç kelam edelim.
Aslına bakarsanız networking yapmanın ruhunda sosyalleşme istek ve becerisi yatıyor. Tıpkı özel yaşamda hissedilen bu dürtünün, iş yaşamında da hissedilmesi gibi. Geçmişten gelen ve bugün karşılaşılan tüm sosyalleşme fırsatlarını değerlendirmek, tanıdık ve görüşmeye istekli olan kişilerle irtibatı kopartmamak ve tüm bu faaliyetleri kişisel kariyer ve gelişimin ayrılmaz bir parçası olarak görmek bu işin ruhunu oluşturuyor.
Bu zamansal önceliği kafasından oturtmuş kişiler işi başından aşıyor bile olsa; lise ve üniversite arkadaşlarıyla görüşmelerini sürdürerek, mezunlar derneğinde aktif görevler üstlenerek, şirket üst yönetimi ile iletişimini sıcak tutarak, sektörel dernek faaliyet ve toplantılarında boy göstererek, rakip firma yetkileri ile belirli aralıklarda bir araya gelerek, sivil toplum kuruluşlarında sorumluluklar alarak network oluşturma faaliyetleri içinde bulunuyorlar ve bu faaliyetlerden keyif alıyorlar.
Network oluşturmamaktan dolayı bugünlerde iş bulma zorluğu çekecek yöneticilerin yerine gelecek halef yöneticiler için durum daha farklı olacak. Onlar selefleri gibi yalnızca işe odaklanmayıp varsa yoksa işim-işyerim demeyecekler. Zamanlarının önemli bir kısmını ilişki geliştirmeye, şahsi tanıtımlarını yapmaya ayıracaklar.
Akıllarında hep “neme lazım, yarının ne göstereceği belli olmaz” endişesi olacak ve ihtiyatı elden bırakmayacaklar.
Daha Fazla Daha Az