Yeni yönetici olmuş arkadaşlarımız başta olmak üzere, tüm yönetici dostlarımıza sürekli ilham verici liderlik, koçluk gibi ileri yöneticilik becerilerinin kazandırıldığına şahit oluyorum. Bu konuları çok kıymetli gördüğümü belirtmekle beraber; yöneticiliğin temeli olan gözetim (supervision) konusuna son zamanlarda doğrudan eğilmiş bir şirket görmedim desem yalan olmaz.
Eski tabiriyle çalışma arkadaşına görev verme ve görev yapılırken nezaret etme işi, sanırım ya çok kolay bir iş gibi görülüyor (ki böyleyse her yönetici potansiyeli olan kişi bunu bilerek bu göreve geldiği varsayılıyor) ya da günümüzde gereksiz, eski zamanlarda kalmış bir kavram olarak değerlendiriliyor ve bir kenara atılıyor. Ancak, bu iki varsayıma katılmıyorum.
Çaylak (bir NBA terimi olarak acemilik döneminde olma) bir yönetici, en çok zorlandığı şeylerin başında bir çalışma arkadaşından iş istemesi ve onu yaptırabilmesidir. Bu, kolay bir şey değildir. Bazı insanlar bir başkasından bir bardak su bile istemekte zorlanırken, bu kişiler nasıl oluyor da yönetici oldukları ilk dönemde bir görevin yapılmasını isteyebiliyor?
Bu noktada, gözetim görevinin eğitimlerle rahatlıkla öğretilebileceğini belirtmek isterim. Örneğin, etkili görevlendirme ve etkili geri bildirim verme teknikleri bu süreci kolaylaştırabilir. Ayrıca, yöneticilerin empati kurma becerileri, çalışanların ihtiyaçlarını ve motivasyonlarını anlamalarına yardımcı olur.
Unutmayalım ki; bir yöneticinin ilk ve en temel görevi, ekibinin yapması gereken görevleri zamanında ve eksiksiz yapmasını sağlamaktır. Eğer bir hata varsa düzeltmesini, gecikme varsa hızlanmasını sağlamak da bu görevin bir parçasıdır. Görev istenen hız ve kalitede yerine getirilmiyorsa, net ve geliştirici geri bildirimde bulunmak gözetim yetkinliğinin esasını oluşturur.
Bu yüzden bu görev her zaman keyifli olmayabilir. Yönetici, bazen zor kararlar almak, eleştirilerle yüzleşmek ve hatta işi bizzat yaparak çalışma arkadaşına göstermek zorunda kalabilir.
Tüm çalışanlar yetkin ve motiveyse, yöneticinin işi oldukça kolaylaşır. Leb demeden leblebiyi anlayan bir ekip ile çalışmak, yöneticiyi büyük ölçüde rahatlatır. Ancak, hiçbir takım her üyesiyle böyle olamaz. Genellikle, ekibin bazı üyeleri yorgun, sıkılmış veya enerjisi düşük olabilir. Bazı ekip üyelerinin de işi yapabilecek düzeyde yetkinlikleri olmayabilir.
Bu durumda yöneticinin, motivasyonu artıracak ve takım üyelerinin yetkinliklerini geliştirecek çabalar içine girmesi gerekir. Bu, hem bireysel gelişim planları oluşturmak hem de takım içindeki iş birliğini güçlendirmek anlamına gelir.
Sonuç olarak, yöneticilik sadece bir pozisyon değil, aynı zamanda büyük bir sorumluluktur. Başarılı bir yönetici olabilmek için gözetim becerilerini geliştirmek ve ekibini iyi yönlendirmek şarttır. Bu yolda bir yöneticinin kendi gayretiyle ve/veya şirketinin desteği ile eğitim, deneyim ve sürekli öğrenme sürecinde olması çok değerlidir.
Bu çaba, sadece yöneticinin değil, ekibin de başarısını artıracaktır.
Daha Fazla Daha Az