İş yaşamında başarıyı paylaşabilen pek az organizasyon gördüm. Özellikle de organizasyonların altın çağını yaşadığı dönemlerinde… Bazen patron bu başarının tamamını sahiplenip, profesyonel yöneticilerine “sizler ne yaptınız ki her şeyi ben yaptım” derken bazen de profesyonel yöneticiler benzer tutumu birbirilerine sergileyebiliyorlar.
Kariyerim boyunca üzerine en fazla kafa yorduğum konuların başında “performans yönetimi” geliyor desem herhalde abartmış olmam. Ancak gelin görün ki, bu kadar uğraş ve deneyime rağmen iyi bir performans sistemi nasıl olur sorusuna her yönüyle doğru bir yanıt verebileceğimi ne yazık ki hala söyleyemiyorum.
Genelde alt yapı terimini “spor takımlarında genç oyuncuların yetiştirildiği yer” anlamında kullanılıyoruz. Ben ayrıca bu terimi “kadrolarını yetiştiren şirketler” için de telaffuz ediyorum. Hemen kendimden bir örnek vererek konuya açıklık getireyim.
Uzun boylu olmak önemlidir. Yakışıklı olmak avantaj getirir. Hangi okuldan mezun olduğuna bakarlar. Annenin, babanın işini sorarlar. Arabanın markası, odanın büyüklüğü, sekreterinin güzelliği bu topraklarda etki bırakır.